Cansu
New member
Ne Ekersen Onu Biçersin: Toprağın ve Hayatın Sessiz Öğretisi
Selam dostlar,
Bugün size basit bir atasözünün nasıl hayatımı değiştirdiğini anlatmak istiyorum. “Ne ekersen, onu biçersin” derler ya… Hani kulağa çok tanıdık gelir ama çoğumuz bunu sadece tarla, toprak, çiftçilik üzerinden düşünürüz. Benim hikâyem hem toprakla hem de insanlarla ilgili. Belki okurken siz de kendi yaşadıklarınızı hatırlarsınız.
---
İki Karakter, İki Yol
Köyümüzün kenarında, yan yana iki küçük tarla vardı. Birinin sahibi, hesap kitap işlerinde usta, soğukkanlı ve stratejik düşünmeyi seven Hasan’dı. Diğerinin sahibi ise yüreği geniş, insan ilişkilerinde becerikli, yardımsever Zeynep.
Hasan, toprağına tohum seçerken günlerce araştırma yapar, iklim verilerini inceler, hangi gübre ne kadar verim verir diye hesaplar yapardı. Onun için başarı, doğru plan ve kusursuz uygulamayla gelirdi.
Zeynep ise tarlasına tohum ekerken önce köydeki yaşlılara danışır, onların deneyimlerinden faydalanır, hatta kimi zaman ihtiyacı olan komşusuna kendi tohumundan verirdi. Onun için toprak, sadece ürün değil; komşuluk, paylaşım ve bereket demekti.
---
İlkbaharın Umudu
O yıl kış uzun sürdü, bahar bir türlü gelmedi. Herkes endişeliydi. Hasan, planlarının aksamasına sinirlenmişti. Hemen yeni stratejiler geliştirdi, farklı sulama yöntemlerini denedi, eksik gördüğü yerleri hızla tamamladı.
Zeynep ise durumu kabullenip, “Toprak sabırlı insanı sever” dedi. Vaktini köydeki çocuklara sebze yetiştirmeyi öğretmeye ayırdı. Hatta birkaç komşunun tarlasındaki ekinleri birlikte diktiler.
---
Yazın İlk Hasadı
Yaz ortasına geldiğimizde, Hasan’ın tarlası gerçekten de kusursuz görünüyordu. Her şey simetri içinde, yabani ot yok, su kanalları düzenliydi.
Zeynep’in tarlası ise biraz daha dağınık, arada yabani otlar göze çarpıyordu ama köyde herkes onun tarlasına uğruyor, sohbet ediyor, birlikte çalışıyordu.
Hasan, ilk hasadını yaptığında elde ettiği ürün miktarı yüksekti. Ama fark etti ki, ne kadar çok ürünü olsa da tek başına satmaya çalışmak zor, alıcı bulmak kolay değildi.
Zeynep’in hasadı ise miktar olarak daha azdı, ama o, köyde kurduğu ilişkiler sayesinde ürünlerini kısa sürede elden çıkardı. Üstelik komşularına da destek oldu, herkesin yüzü güldü.
---
Sonbaharın Sessiz Dersi
O yılın sonunda köyde şunu gördük: Hasan’ın kazancı yüksekti ama yorgundu, tek başına mücadele etmişti. Zeynep’in kazancı ise maddi olarak biraz daha düşük olsa da köyde herkesin sevgisini ve desteğini kazanmıştı.
Ve o zaman anladım ki “Ne ekersen, onu biçersin” sadece toprağa tohum atmak değil.
- Hasan, toprağa strateji ve plan ekti; karşılığında verim ve disiplin biçti.
- Zeynep, toprağa sevgi ve paylaşım ekti; karşılığında dostluk ve dayanışma biçti.
---
Atasözünün Gerçek Anlamı
Hayatta attığımız her adım, söylediğimiz her söz, yaptığımız her iyilik veya kötülük aslında bir tohum. Bu tohumlar, zamanla filizlenip bize geri dönüyor. Kimisi maddi kazanç, kimisi dostluk, kimisi huzur getiriyor.
Erkekler genelde bu sözü daha çok başarı ve sonuç odaklı yorumlar; “Emek verirsen karşılığını alırsın” derler.
Kadınlar ise bu söze daha çok duygusal ve ilişkisel anlam yükler; “İyilik ekersen iyilik biçersin” diye düşünürler.
Bence ikisi de doğru. Asıl mesele, hangi tarlaya, hangi tohumu ektiğini bilmek.
---
Size Soruyorum
- Siz hayatınızda hangi tohumları ektiğinizi düşünüyorsunuz?
- Başarı mı, dostluk mu, huzur mu sizin için daha önemli bir hasat?
- Ve en önemlisi… Tarlanızda yabani otlar çıkarsa, onları nasıl temizlersiniz?
Belki bu sorulara vereceğiniz cevap, kendi hayatınızda nasıl bir “ekin” zamanı yaşadığınızı gösterir. Çünkü ister toprak olsun ister insan ilişkileri, hayat bize hep aynı şeyi hatırlatıyor: Ne ekersen, onu biçersin.
Selam dostlar,
Bugün size basit bir atasözünün nasıl hayatımı değiştirdiğini anlatmak istiyorum. “Ne ekersen, onu biçersin” derler ya… Hani kulağa çok tanıdık gelir ama çoğumuz bunu sadece tarla, toprak, çiftçilik üzerinden düşünürüz. Benim hikâyem hem toprakla hem de insanlarla ilgili. Belki okurken siz de kendi yaşadıklarınızı hatırlarsınız.
---
İki Karakter, İki Yol
Köyümüzün kenarında, yan yana iki küçük tarla vardı. Birinin sahibi, hesap kitap işlerinde usta, soğukkanlı ve stratejik düşünmeyi seven Hasan’dı. Diğerinin sahibi ise yüreği geniş, insan ilişkilerinde becerikli, yardımsever Zeynep.
Hasan, toprağına tohum seçerken günlerce araştırma yapar, iklim verilerini inceler, hangi gübre ne kadar verim verir diye hesaplar yapardı. Onun için başarı, doğru plan ve kusursuz uygulamayla gelirdi.
Zeynep ise tarlasına tohum ekerken önce köydeki yaşlılara danışır, onların deneyimlerinden faydalanır, hatta kimi zaman ihtiyacı olan komşusuna kendi tohumundan verirdi. Onun için toprak, sadece ürün değil; komşuluk, paylaşım ve bereket demekti.
---
İlkbaharın Umudu
O yıl kış uzun sürdü, bahar bir türlü gelmedi. Herkes endişeliydi. Hasan, planlarının aksamasına sinirlenmişti. Hemen yeni stratejiler geliştirdi, farklı sulama yöntemlerini denedi, eksik gördüğü yerleri hızla tamamladı.
Zeynep ise durumu kabullenip, “Toprak sabırlı insanı sever” dedi. Vaktini köydeki çocuklara sebze yetiştirmeyi öğretmeye ayırdı. Hatta birkaç komşunun tarlasındaki ekinleri birlikte diktiler.
---
Yazın İlk Hasadı
Yaz ortasına geldiğimizde, Hasan’ın tarlası gerçekten de kusursuz görünüyordu. Her şey simetri içinde, yabani ot yok, su kanalları düzenliydi.
Zeynep’in tarlası ise biraz daha dağınık, arada yabani otlar göze çarpıyordu ama köyde herkes onun tarlasına uğruyor, sohbet ediyor, birlikte çalışıyordu.
Hasan, ilk hasadını yaptığında elde ettiği ürün miktarı yüksekti. Ama fark etti ki, ne kadar çok ürünü olsa da tek başına satmaya çalışmak zor, alıcı bulmak kolay değildi.
Zeynep’in hasadı ise miktar olarak daha azdı, ama o, köyde kurduğu ilişkiler sayesinde ürünlerini kısa sürede elden çıkardı. Üstelik komşularına da destek oldu, herkesin yüzü güldü.
---
Sonbaharın Sessiz Dersi
O yılın sonunda köyde şunu gördük: Hasan’ın kazancı yüksekti ama yorgundu, tek başına mücadele etmişti. Zeynep’in kazancı ise maddi olarak biraz daha düşük olsa da köyde herkesin sevgisini ve desteğini kazanmıştı.
Ve o zaman anladım ki “Ne ekersen, onu biçersin” sadece toprağa tohum atmak değil.
- Hasan, toprağa strateji ve plan ekti; karşılığında verim ve disiplin biçti.
- Zeynep, toprağa sevgi ve paylaşım ekti; karşılığında dostluk ve dayanışma biçti.
---
Atasözünün Gerçek Anlamı
Hayatta attığımız her adım, söylediğimiz her söz, yaptığımız her iyilik veya kötülük aslında bir tohum. Bu tohumlar, zamanla filizlenip bize geri dönüyor. Kimisi maddi kazanç, kimisi dostluk, kimisi huzur getiriyor.
Erkekler genelde bu sözü daha çok başarı ve sonuç odaklı yorumlar; “Emek verirsen karşılığını alırsın” derler.
Kadınlar ise bu söze daha çok duygusal ve ilişkisel anlam yükler; “İyilik ekersen iyilik biçersin” diye düşünürler.
Bence ikisi de doğru. Asıl mesele, hangi tarlaya, hangi tohumu ektiğini bilmek.
---
Size Soruyorum
- Siz hayatınızda hangi tohumları ektiğinizi düşünüyorsunuz?
- Başarı mı, dostluk mu, huzur mu sizin için daha önemli bir hasat?
- Ve en önemlisi… Tarlanızda yabani otlar çıkarsa, onları nasıl temizlersiniz?
Belki bu sorulara vereceğiniz cevap, kendi hayatınızda nasıl bir “ekin” zamanı yaşadığınızı gösterir. Çünkü ister toprak olsun ister insan ilişkileri, hayat bize hep aynı şeyi hatırlatıyor: Ne ekersen, onu biçersin.