Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir Hangi Anayasa ?

Ertac

Global Mod
Global Mod
Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir: Hangi Anayasada Geçiyor?

Egemenlik, bir devletin bağımsızlık, egemenlik ve irade hakkını ifade eder. Devletin en temel ve vazgeçilmez haklarından biri olan egemenlik, halkın kendi yönetimini belirleme hakkını da kapsar. Bu bağlamda "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan önemli bir ilkedir. Peki, bu ifade hangi anayasa ile ilk kez kullanılmaya başlandı ve anlamı nedir? İşte, bu önemli sorunun cevabını arayan bir inceleme.

Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir İfadesi ve Anlamı

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi, halkın egemenliğini vurgulayan ve devletin yönetiminde en yüksek yetkinin millete ait olduğunu belirten bir ilke olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlayış, halkın iradesinin her türlü siyasal yapılanmadan ve iktidar anlayışından bağımsız olarak, mutlak bir şekilde devletin yönetimine hâkim olması gerektiğini savunur. Bu ilkenin hukuki anlamı, millete ait olan egemenliğin hiçbir şartla veya kısıtlamayla sınırlandırılamayacağıdır.

Tarihte bu ifade, özellikle monarşi ve padişah yönetimi altındaki toplumlarda, halkın sadece bir yönetim biçimi olarak değil, bir güç olarak da görülmesinin önünü açmıştır. Bu söylem, halkın egemenliğini belirleyen bir ilkedir ve modern demokrasi anlayışlarının da temellerini atar.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi, ilk olarak 1921 yılında kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1921 Anayasası, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" maddesini içeren ve halk egemenliğini belirten bir metin olarak kabul edilmiştir. Bu madde, aynı zamanda Cumhuriyetin ilanından sonra halk egemenliğini en üst düzeyde savunan bir anayasa olarak kabul edilmiştir.

Ancak bu ilk defa ortaya çıkan bir durum değildir. Zira, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde de halkın egemenliği üzerine çeşitli fikirler ortaya atılmaya başlanmıştı. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi düzenlemelerle halkın yönetimde daha fazla söz sahibi olması gerektiği dile getirilmiştir. Fakat bu anlayış, 1921 Anayasası ile yasal bir zemine oturmuştur.

1921 Anayasası’nda "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" Maddesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1921 Anayasası, cumhuriyetin ilanından sonra halk egemenliğini en net şekilde ifade eden anayasa olarak tarihe geçmiştir. 1921 Anayasası’nın 2. maddesinde yer alan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun monarşik yönetiminden sonra halkın egemenliğini savunan en güçlü ifade olmuştur. Bu madde ile birlikte, halkın iradesi yasal olarak en yüksek egemenlik kaynağı kabul edilmiştir.

Bu anayasa, aynı zamanda Cumhuriyetin ilkelerini de belirleyerek halkın devlet üzerindeki mutlak egemenliğini tescillemiştir. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız olarak millete ait olduğunun kabul edilmesi, Türkiye’deki modern devlet anlayışının ve demokrasinin temellerini atmıştır.

1961 Anayasası ve 1982 Anayasası’nda Değişiklikler

1961 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olarak kabul edilir. 1961 Anayasası, 1921 Anayasası’na kıyasla daha demokratik bir yapıya sahipti ve devletin organizasyonunu, halkın hak ve özgürlüklerini daha ayrıntılı bir şekilde düzenliyordu. Ancak bu anayasada da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi yer almıştır.

1982 Anayasası ise, 12 Eylül darbesinin ardından hazırlanmış ve kabul edilmiştir. Bu anayasa, 1961 Anayasası’na kıyasla daha merkeziyetçi ve otoriter bir yapı sergilemiştir. Ancak 1982 Anayasası'nda da yine "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesine yer verilmiştir. Bu, halkın egemenliğini tanıyan en temel anayasal ilkelerden biri olarak kalmıştır.

Her iki anayasa da, halkın egemenliğini belirleyen bu ilkeden taviz vermemiştir. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal yapısı her ne kadar farklı tarihsel koşullarda değişmiş olsa da, halk egemenliği ve halkın devlet üzerindeki mutlak yetkisi daima korunmuştur.

Egemenlik ve Cumhuriyet Anlayışı

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, yalnızca hukuki bir madde olarak değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik değerleriyle de doğrudan ilişkilidir. Cumhuriyet rejimi, halkın egemenliğini, parlamenter sistemi, çok partili demokrasiyi ve özgürlükçü yapıyı savunan bir rejim olarak kabul edilir. Halkın egemenliği, bu rejimin en temel taşlarından biridir ve bu anlayış, demokratik bir toplumun temelini atar.

Cumhuriyet, monarşiden farklı olarak, egemenliğin tek bir kişiye veya hanedana değil, halkın tamamına ait olduğunu savunur. Bu, egemenliğin sadece yasal bir hakkın ötesinde, bireylerin özgür iradelerini kullanarak devletin yönetiminde söz sahibi olmaları anlamına gelir. Dolayısıyla "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi, sadece bir anayasal madde değil, aynı zamanda halkın siyasi ve toplumsal olarak bağımsızlığını savunan bir halk egemenliği anlayışını da temsil eder.

Sonuç: Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal yapısının belkemiğini oluşturur. Bu ifade, halk egemenliğini savunan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, özgürlükçü ve hukuk devleti ilkelerine dayanan bir yönetim anlayışını pekiştiren temel bir ilkedir. 1921 Anayasası'ndan başlayarak 1982 Anayasası’na kadar her dönemde varlığını korumuş ve halkın egemenliğinin mutlakiyetini ilan etmiştir. Bu ilke, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasiye olan bağlılığının ve halk iradesine verdiği önemin bir göstergesidir.